Tarih 2005 yılının 10 Mayısı. Trabzonspor, “halka arz” başlığı altında borsaya giriş yaptığında bunun ne olduğunu veya neler kazandırıp, neler kaybettirdiğini hesap edememiştik.
Aslını ararsanız bir şey de bilmiyorduk. Öncesinde ilgili bankanın üst düzey yetkilileri Trabzon’a gelip, işi topun üç direk arasından geçip geçmemesiyle ilgili futbolun ayakla oynanan oyun olduğuna yoğunlaşan bizlere konuyu uzun uzun anlattı, Trabzonspor’un ekonomik kazanımlarından dem vurdu. Onlar anlattı gitti, Trabzonspor halka arz oldu, hisseler havada uçtu ama biz yine top üç direk arasından geçti mi, geçmedi mi davasındaydık.
Ekonomistlerin değerlendirmesi, ekonomi sayfalarından işlenmesi gereken konu yine geldi spor sayfalarında birkaç sütunda anlatılmaya çalışıldı. Trabzonspor camiasının yoğunlaştığı belirtilen rakamın, yani Trabzonspor’un kazanımının 25 milyon TL olduğu camianın iştahını kabarttı. Trabzonspor halka arz edildi ama alınan para sadece futbolcuların maaşlarını iyileştirilmeye ve transferlere harcandı. Bir sürelik sessizlikten sonra 2009 yılında göreve gelen yeni yönetimin asbaşkanının, “Borçlanarak büyüyeceğiz(!)" söylemi bıraktık bankaların önünden geçmeyi, genel müdürlük seviyesinde kapıların açılmasının da ilk adımıydı. “Borçlanarak büyüyeceğiz” diyenlerin sadece borcu büyüttüğü sürecin yaklaşık 14 yıl sonrasında Trabzonspor, büyük bir başarının duyurusunu yaptı. Yine başa döndük, yine ekonomistlerin ekonomi sayfalarında ve ekonomi programlarında incelemesi ve yorumlaması gereken borsada işlem gören bir kulübün böylesi önemli bir başarısı yine geldi spor sayfalarının ve spor programlarının başköşesine oturdu. Evet, Trabzonspor büyük bir iş gördü.
Yetkisi olmayanların duyurduğu ve siyasallaştırmaya çalıştığı konuyu başkan Ertuğrul Doğan’ın detaylandırmasına göre anapara ve faizleri ödenerek Bankalar Birliğinden çıkıldı. Buna göre Trabzonspor’un 14 yıl sonra bir yorganı olacak demek ki…
Önemli olan bundan sonraki kulüp performansı. Trabzonspor’un yeniden borçlanma gibi bir lüksü olmayacağı için ayağını yorganına göre uzatması gerekiyor. Bunun da ilk göstergesi transferde savurganlık yapılmaması ve dirayetli bir yönetim anlayışıyla ikinci bir hataya düşülmemesi olacaktır. Demek ki neymiş; borsa ve banka ile büyüme şansı olmadığı, borçlanarak büyümek gibi bir saçmalığın yanlış olduğu..
Bize ayakla oynanan futbol gerekli, ayak oyunları bizi bozuyor. Edirne’den öteye geçmek gibi bir derdi olmayanların endüstriyel futbolla işi hiç olmaz. Tabloya ülke olarak baktığımızda beceremiyoruz da zaten.